Tangoda Emek-İktidar İlişkisi, Kapitalist ve Kolektivist İş Modelleri
(2 Temmuz 2020)
Bu yazıyı öncelikle
iki kesim için yazıyorum. Gençler, gelecekte sorumluluk alacaklar için ve
Tango’nun müşterisi, tüketicisi, öğrencisi gibi görünenler için. Özellikle
Korona Virüs salgını döneminde dans durmuşken biz de düşünsel konulara
odaklanabiliyoruz. Şimdi ve sonra ne yapılabilir diye kafa yoruyoruz. Fikirleri
paylaşmak Tango topluluğunun gelişimi için gerekiyor. Burada sayıları değil,
kavramları ele alacağız.
Emek 1: Öğrenmek
Tango’ya dair her şeyi öğrenmek;
müziği, dansı, tarihi, kültürü, adabı… ve Tango’nun çevresindeki konuları
öğrenmek; insan psikolojisini, toplumsal yaşamı, siyaseti… Öğrenmek aktif bir
çaba gerektiriyor. İlgi, merak, ihtiyaç ve motivasyon olmadan kimse bu çabaya
girmez. Bilenlere sormak, okuluna gitmek, okumak, izlemek, online malzemeleri
değerlendirmek, sosyal ortamında bulunmak, bolca pratik yapmak, hatalardan ders
almak, Tango’nun çok boyutlu, çok yönlü bir kültür konusu olduğunu görmek,
düzenli ve çok miktarda zaman ayırmak gerekiyor. Tango aile içinde ve
arkadaşlar arasında da çalışılarak öğrenilebilir; eskiden öyleymiş zaten, tüm
tanıdık milonguerolar öyle öğrenmişler, kardeşleri ve arkadaşları ile cinsiyet
ve yaş farkı gözetmeden pratik yaparak.
Emek 2: Öğretmek
Emek 1’den geçmiş olmak gerekiyor
Emek 2 için Sertifikasyon ile kazanılacak şeylere
benzemiyor, kapsam çok geniş. Bu yüzden Dans Federasyonu’nun veya MEB’in
sağladığı eğitmen sertifikalarını çok ama çok saçma bulduğumu söylemeliyim.
Tango’nun ne olduğunu öğretecek kadar yetkinleşmek öyle kısa kurslara sığacak
gibi görünmüyor. Müzik bilgisi ve kültür konularını geçtim; öğrenci
psikolojisi, pedagojik formasyon, bedene, anatomiye, harekete dair bilgi ve
pratikler, anlatma ve aktarım biçimleri, ölçme ve değerlendirme, motive
edebilme… birkaç kitap konusu var sadece “Öğretmek” başlığı altında.
Emek 3: Mekan Hizmetleri
Dans zemini, salonu/salonları,
havalandırması, ses sistemi, aynaları, kıyafet değişim odası/odaları,
lavaboları, mutfağı olan, lokasyonu erişim açısından uygun bir mekanın ve bu
mekana ait temizlik, güvenliğin sağlanması. Profesyonel dans stüdyolarından
bahsedebileceğimiz gibi, dans için kullanılabilecek, dönüştürülebilecek yerler
de olabilir. Düğün ve etkinlik organizasyonunda ve spor için kullanılan
mekanlarda, hatta açık havada bile Tango yapılabilir. Bu hizmeti tüm dernekler,
devlete ve yerel yönetimlere ait kurumlar, üniversite kampüsleri, oteller,
plazalar, restoranlar da sağlayabilir. Formal olması da şart değil.
Emek 4: Müzik Üretimi
Bence Tango’ya en büyük emeği veren
kitleyi müzisyenler oluşturuyor. Binlerce insan o kadar güzel ve kalıcı eserler
vermişler ki, tarihe ve hafızalara kazınmışlar ve hep kalacaklar. İnsanlar bu
eserleri hayatları boyu dinleyip dans edecekler, mutlu olacaklar. Duygunun
yaratıcı bir biçimde notaya dönüştürülmesi, düzenlenip orkestra ile icra
edilmesi, kayda alınıp bugünlere kadar aktarılması o kadar büyük ve yüce bir
emek ki, Tango içindeki emeklerin daha büyüğü yok bence.
Emek 5: DJ’lik
İyi bir DJ’lik için kompozit bir
bilgi ve deneyim dağarcığına ihtiyaç var. Tango’nun tarihini de müziğini de
tanımak gerekiyor, dansı ve dansçının halini de bilmeli. Müzikteki ve sahnedeki
duyguyu tanımak ve dansçı ile müziği programlı bir biçimde buluşturabilmek
gerekiyor. Ekipman kısmı görece olarak basit, tanımak ve deneyimlemek gerekli.
Arşivler elden ele dolaşıyor, arşivde olmayanı da internetten bulup indirmek
kolay. Itunes veya Spotify abonesi olarak buralardaki arşivlere de erişiliyor.
Ama önemli olan bunları anlamlı bütünler haline getirebilmek ve doğru
sıralamada sunabilmek. Bizim Caminito Spotify Profilimizden arşive
ve DJler için çalışılmış bir düzene erişebilirsiniz, herkese açık.
Emek 6: Kıyafet ve Ayakkabı Üretimi
Show Business kısmında yer almadıkça
Tangoda özel kıyafet konusunu biraz fantastik bulduğumu söylemeliyim. Ama bu da
var. Özellikle Milongalar için hem göz alıcı, hem de rahat dans etmeye uygun
tasarımları ve malzemeleri olan Tangoya özel üretilmiş veya seçilmiş
kıyafetler… Erkeklerde özellikle pileli pantolon öneriliyor, bu da aslında
başka yerlerden temin edilebilir. Dans ayakkabısı ise çok önemli bir konu.
Ömrümüzü üzerinde geçirdiğimiz ayaklarımızın sağlığı, performansı rahat ve
güvenli yapabileceğimiz tabanların kullanılması, ekonomik olarak bize yük
getirmemesi için de dayanıklı olmaları, uzun süre kullanabilmemiz. Malzeme ve tasarım
konusunda ustalaşmak çok zaman alıyor. Tüketici fiyat ve görüntüye aldanıp da
sağlık ve rahatlığı kaçırdığında pişmanlık yaşayabiliyor.
Emek 7: Organizasyon Hizmetleri
Pratikler ve Pratilonga’lar Dans
Okullarında yapılıyor. Pratikler ve Pratilongalarda hocalar ve asistanların
bulunup yön vermesi, yardımcı olmaları tercih ediliyor. Adı üstünde,
öğrenenlerin pratik yapmalarını ve sosyalleşmelerini sağlıyor. Milongalar Tango
öğrenmek için değil, Tango yapmak için düzenleniyor, hem Tango okullarında ve stüdyolarında
hem de dış mekanlarda haftalık veya aylık rutinlerde veya sevgililer günü ve
bayramlar gibi özel günlerde yapılabiliyor. Organizatörleri hoca olmak zorunda
değil. Ama Tango camiasından insanlar oluyor. Tüm Tango topluluğu bu günlerde
buluşuyor, farklı okullar ve şehre dışarıdan gelen ziyaretçiler de buralarda
tanışmış oluyorlar. Festivaller ve Maratonlar ise ulusal ve uluslararası olarak
daha çok insanın gelmesine açık olup çok daha büyük mekanlar gerektiriyor,
senede bir, sezona göre yapılıyor. Çoklu organizatörler dahil olabiliyor.
Festivallerin içinde eğitimler ve şovlar olurken, maratonlar gece gündüz
aralıksız dans etmekten ibaret, diğer aktiviteler bir miktar bulunsa da
öncelikli değiller.
Emek 8: Gösteri Hizmetleri
Ekranda veya özel günlerde Sahne
Tangosu sergilendiği için çoğunlukla doğaçlama yerine önceden çalışılmış,
programlanmış dans performansları. Sanatsal bir performans olabileceği gibi
izleyenlere hoş zaman geçirmeleri için sunulan bir eğlence hizmeti de olabilir.
İyi dans eden, özellikle de Tango Nuevo figürlerine hakim bir çift ya da birkaç
çift show tasarlayabilir ve tiyatro veya sinema prodüksiyonları içinde de
sergileyebilirler. Çok daha ileri düzeyde sanatsal ögelerin kullanıldığı
kompozisyonlar da olabilir. Ya da Maestrolar kendilerine bir Turne planlarlar
ve festivalleri, maratonları, milongaları ziyaret ederek gösterilerini yapar,
workshoplarla da bilgilerini aktarır ve şehirlerine geri dönerler.
Emek 9: Kültür Hizmetleri
Benim gibi araştıran, yazan,
anlatanların çalışmaları; mesela bu okumakta olduğunuz yazının kendisi. Tango
hakkında düşünmek ve paylaşmak. Kitap yoluyla olabilir, internette, radyoda,
televizyonda paylaşılabilir. Bilgiye ulaşmak, bilgiyi anlamlı bir şekilde
ilişkilendirmek, derlemek, yorumlamak ve sunmak. Tarih, sanat, müzik,
psikoloji, sosyoloji, felsefe, siyaset ve ekonomi konularının tamamını ve belki
de fazlasını kapsıyor.
Emek 10: Psiko-Sosyal İyi Oluş
Sağlama
“Wellbeing” olarak geçiyor. İnsan
insana sarılmak dahi hormonal dengenin düzenlenmesine yardımcı oluyor. Ayrıca
insan sosyal bir varlık; başkalarına ihtiyaç duyuyoruz, yalnızlık tabiatımıza
aykırı. Güven duyduğumuz, ortak keyifleri paylaşabildiğimiz insanların arasında
kendimizi mutlu hissediyoruz, bağ kuruyoruz, aidiyet hissediyoruz.
Emek 11: Okul Hizmetleri
Aslında şimdiye kadar yazdığım tüm
“Emekler”in toplamını veya içinde asgaride “Eğitim ve Öğrenme” olmak kaydı ile
bir kısmını kapsadığı takdirde “Okul” hizmetleri ile buluşmuş oluyorsunuz.
İktidar 1: Devlet
Devlet, hakimiyet alanı içindeki her
şeyden hesap sorma hakkında sahip. Özellikle işin içinde para dönüyorsa, ya da
devleti tehdit eden bir unsur var ise Devlet mutlaka orada olmalı.
Bahsettiğimiz bizim devletimiz. Tabi Tangocu olarak devlet konusu açılınca
neden çok mutlu değiliz? Bunu sormamız ve anlamamız lazım ve diğer devletlerle
de karşılaştırmamız lazım.
Tango nasıl devletleştirilir mesela?
6 dans derneği kurulur, o dernekler dans federasyonu kurar, danslar 100 metre
koşusu gibi bir rekabet sporuna dönüştürülür, federasyon devletten (Spor
Bakanlığı’ndan) danslar ile ilgili kural koymak, ölçmek, değerlendirmek,
rekabet sporuna dönüştürmek ve denetlemek üzere yetki alır. Dansların tarihi,
aslolan kültür ve sanat içerikleri gerilere itilerek içi ve anlamı boşaltılır.
Devlet dans eden iki kişiyi nasıl
denetler mesela? Öyle değil, böyle, orada değil, burada, onunla değil, şununla
mı dans edeceksiniz der? Yasaklayabilir mi? Ahlak dışı, yerli ve milli olmayan,
örf ve adetlere aykırı ilan edebilir mi?
Maddi olarak nasıl ölçülecek dans,
ve kazanç nasıl vergilendirilecek? Hadi organizasyon hizmetleri kısmını
anladık, ama eğitime dair konular Tango’da “Kur sistemi”, “Düzey”, “Mezuniyet”
konularına o kadar uzak ki,… yapılandırmaya çalışan çok var, ama çok organik,
çok kişiye özel, çok da öğrenenin inisiyatifinde, özgün bir konudan
bahsediyoruz. Bu standardize etme çabası Tango’da tutmuyor. Endüstriyel
olamıyor Tango.
Devlet sağladığı kurumsal, yapısal
ve güvenlikle ilgili hizmetlerin karşılığında her vatandaşından vergi alıyor.
Bu hizmetleri adaletli sağlayıp sağlamadığı tartışılır. Ayrıca bunlar “Genel”,
herkes için olan hizmetlerdir. Devlet’in Tangoya sağladığı hizmetleri ve
“Emekler” kısmındaki payını sormalıyız kendimize. Devlet Tango’ya ve Tangocuya
hangi emeği veriyor ve karşılığında Tango’dan ve Tangocudan ne istiyor?
İktidar 2: Federasyon
Ben federasyonun yetki ve
sınırlarını anlamıyorum. Yukarıda saydığım “Emek” silsilesi içinde Dans
Federasyonunun nesi var da iktidar sahibi oluyor, ya da teknik açıdan bağımlı
hale gelme ihtimali bile olmayan bir konuyu devletleştirebiliyor? Tango
şampiyonası organize etmek, bunun hakemliğini yapmak, puan vermek, kupa
dağıtmak nasıl bir anlayış? Bu düzenden kim ne sağlıyor? Olimpiyat oyunlarının
ruhunda insanlar arası kaynaşma sağlamak vardı. Küçük bir kesimi de Tango
içinde bu heyecanları yaşıyor olarak kabul edelim. Acaba 100 Tangocuya
sorarsanız hangisi hangi ihtiyacından dolayı dans ettiğini söyleyecek? Lisans
alıp şampiyon olmak için mi, yoksa psiko-sosyal, kültürel, sanatsal
ihtiyaçlarından ve ilgilerinden dolayı mı? Spor yapmayı düşünenlerin en son
geleceği yer Tango kursudur. Tango’ya “Spor” diyebilecek kimseyle tanışmadım
bugüne kadar, Spor Bakanlığı’nın alanına nasıl giriyor? Kardiyoloğumla da
Akupunkturcumla da konuştum, Lindy Hop veya Salsa’yı daha çok öneriyorlar.
Onlar daha hızlı ve kalp ritmini yükseltip kardiyo çalışmış oluyorsun, ter
döküyorsun. Ama Tango’da “Milonga” veya “D’Arienzo” çalmadıkça spor yapmış
olacağın söylenemez. Hava sıcak değilse terlemezsin bile.
İktidar 3: Mülk Sahipleri
Korona salgını bize çok net
gösterdi. Tango’nun belki de en önemli iktidarı mülk sahipleriymiş. “1 ay kira
verme” veya “2-3 ay yarı kira ver” deseler de eninde sonunda kira vermeyeni
kapının önüne koyuyorlar, gözünün yaşına bakmıyor, alabileceklerinin en
fazlasını almaya çalışıyorlar. Arkadaşlarım ve akrabalarım kusura bakmasınlar.
Ortada para yokken, kazanç yokken bu kadar rahat bir şekilde talepte
bulunabilmek yüzsüzlük değil mi? Zaten bin bir güçlükle dönen ekonomiden devamlı
ve her şartta yine de ekmek yemeye devam etmek, bunu da “Tapu sahibi olmak”
üzerinden hak olarak görmek, sonsuza kadar yan gelip yatma, başkalarının
emeğine konma özgürlüğünü savunmak ne demek? Temel ve insani yaşama ait
hakların üzerinde bir yaşam düzeyi için bunca insanın emeğini sömürmeyi hangi
vicdan ile sürdürüyor ve savunuyor bu “Tapu sahipleri”?
İktidar 4: Okullar
Tangoya bir ömür emek vermiş olsalar
da “Mülk sahipleri”nin üzerinde güçleri yokmuş, bunu anladık. Mülkiyeti de
kendisinde olan, kira vermek zorunda olmayan kaç Tango okulu vardır
bilemiyorum. Alıştığımız durum okul sahiplerinin aynı zamanda Tango Eğitimcisi
olmaları ve okul anlayışının öncelikle “Haftalık sabit ders saati” üzerine
kurulması, sonra da sırası ile pratikler, alan genişse milongalar yapması,
arada bir dışarıdan misafir getirmeleri ve workshop yapmaları, pratiklerde ve
hatta milongalarda dahi amatörce kendi müzik ihtiyaçlarını karşılamaları, bazan
dışarıdan DJ getirmeleri, müzik için masraf yapılmaması, kafa yorulmaması, kültürel
konuların yüzeyselliği. Kıyafet ve ayakkabı yapımı ile ilgili kimisi ayrıca
çalışıyor, kimisi de sadece aracı oluyor ve buradan da gelir elde ediyorlar.
Tango okullarında bir “Spor” havası
yok, maalesef Türkiye’de “Kültür” havası da yok. Sosyal bir ortamda buluşma ve
muhabbet var. Okulun ne kadar iyi olduğunun senesi ile de ilgisi olmayabilir.
Eğitmenler kendilerini geliştirmek ve öğrendiklerini aktarmak için çok çaba
verebilirler ya da tam tersine uzun yıllar oldukları yerde sayıp, öğrenmek isteyenleri
de Tango’dan soğutabilirler.
Görünüşe göre “Tango”nun iktidarında
okul sahipleri oturuyor ve bunu çoğunlukla hak ediyorlar, çünkü yukarıda
saydığımız “Emek”lerin hemen hepsini sağlamaya çalışıyorlar. Devlet, Federasyon
ve Mülk Sahiplerinin desteği olmadan, emek vererek, tüm zorluklarına rağmen
Tangoyu yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.
İş Modeli 1: Ticari
Tango’yu tüketiciye hizmet gibi
sunmak gerekiyor Ticari olunca. Okulları genellikle eğitmenler kuruyorlar.
Faaliyet alanı olarak ruhsat alırken bir sürü şey yazmak mümkün. Yukarıdaki
“Emekler” listesinden her şey faaliyet konusu olabilir. Devletleştirme biçimine
bakılınca “Spor” faaliyeti en çok istenen tanımlama biçimi Devlet tarafından
anlaşılan; Tango’nun “Emekleri” listesinde ben “Spor” olarak bir yere koyamamış
olsam da…
Pazar araştırması, talep arttırıcı
tanıtımlar, dişe diş rekabet, menfaat birliktelikleri, her an çatışmaya
dönüşebilecek dayanışmalar, gruplaşmalar, yarışlar, pastadan pay almak için
haklı ve haksız davranışlara girmek gerekiyor. Gelir-gider tablosu üzerinde
konsantrasyon hep paraya dönüşebilecek aktivitelerde oluyor. Tangoya odaklanıp
yaşamını bundan kazanmak isteyen insanların aklına ilk olarak mali konular
geliyor. Çünkü şehir yaşamında geçinmek kolay değil. Tabi Ticaretine dalınca
Tangonun psiko-sosyal-kültürel-sosyal alanlarını ihmal ediyorlar… Tango’nun bu
yönleri sağlıklı bir biçimde ilerlemiyor. Onun yerine figür öğretmeye, bolca
hareket öğretmeye, tekrar yapmaya, yaptırmaya odaklanıyorlar. Sosyalleşme
konusunu da “memnuniyet” ve “devamlılık” için yapmak zorunda hissediyorlar. Bu
tüketim odaklı yaklaşım kendilerini dahi Tango’dan soğutabiliyor kimi zaman.
Milongalarda öğrencilerin kaç tandada kaç farklı kişiyle dans etmiş olduğu da
bir yarış konusuna dönüşüyor. Dansı daha gösterişli yapıyor olmak ve figür
sayısı ile rekabet etmek Tango’nun duygusuna zarar veriyor. Öğrenciler de nasıl
daha az para verir de daha çok yararlanırım diye düşünebiliyorlar. Maddi
alış-veriş, müşteri memnuniyeti kaygısı, satış-pazarlama faaliyetleri önde
gidiyor.
Bu ticari yaklaşım içinde “Ego”
çatışması neredeyse kaçınılmaz. İnsanlar bir yarışın içinde kendilerini
meslekleri, başarıları, başkalarının kendilerine nasıl baktıkları ile
tanımlıyor ve kimlik sahibi oluyorlar. Ufak kaygı halleri bile kimliklerine
saldırı gibi geliyor, var oluş nedenlerine bir merkez bulamıyorlar.
Bulundukları yerin ve kendilerini tanıtma biçiminin kölesi haline geliyorlar.
Sanki çekmek zorunda oldukları bir hapis cezası var ve başka da yol
yokmuşçasına…
İş Modeli 2: Kooperatif
Kooperatifte ise “Paydaş” kavramı
konuşuluyor. Paydaşlar beraber sorumluluk alıyorlar, beraber fayda görüyorlar.
“Müşteri” ilişkisi diye bir dert yok. Hoca, dansçı, öğrenci, ayakkabıcı,
organizatör hepsi ortak. Ama yüzde kaçına sahip olursa olsun herkesin sadece
“1” adet oy hakkı var. Kooperatif modelinde para da dönüyor, ekonomik yönü var,
her paydaşın ne kazanacağı, ne yatıracağı ve rolleri tanımlanıyor. Paydaşlar
prensipler konusunda bir anayasa oluşturuyorlar ve uzlaşarak yola çıkıyorlar.
Bir taraftan derneğe benzer kolektif karakteri var kooperatifin; materyal
olmayan amaçlar taşıyor. Diğer taraftan ticari karakteri de var. En önemli
özelliği katılımın maddi yönünde ziyade demokratik yönünün ön planda olması.
İş Modeli 3: Dernek
Dernek ekonomi çevirmiyor.
Gönüllülük esası ile kuruluyor ve üyeler aidat vererek derneğin giderlerini
karşılıyorlar. Okul sahibi arkadaşlar ve geçimini Tango’dan sağlamak isteyenler
derneklere çoğunlukla karşılar, çünkü kültür-sanat derneklerinde Tango’nun
bedelsiz öğretilmesinin onların gelirini baltaladığını, ayrıca düzenli ve
uzmanca eğitim verilemeyeceğini iddia ediyorlar. Derneğin Tango’ya sağladığı en
büyük katkı “Topluluk Ruhu” getirmesi. Maddi, ticari beklentisi olmadan
insanların paylaşımda bulunmaları. Okullardaki ticari kaygıların getirdiği
davranış bozuklukları derneklerde yok. Rekabetten kaynaklanan kavgalar,
kabalaşmalar da yok. Şu kadar para verdim, karşılığında bu kadar öğrendim gibi
maddi hesaplar da yok. Ayrıca gelir durumu iyi olmayan ama dans etmek isteyen, mekanı,
olanakları daha çok kullanmak isteyen insanlar var. Bu insanlar Tango okuluna
bütçe ayırmakta zorlanabiliyorlar, onun yerine dernek çatısı altında,
kendilerine ait mekanda, aidiyet hislerinin güçlü kurulduğu, duygusal bağların
önde olduğu bir topluluk içinde kendilerini mutlu ve güvende hissederken, daha
yargısız bir öğrenme ortamında zamanın ve zamansızlığın keyfine varıyor,
severek öğreniyorlar.
“Başka Bir Okul Mümkün” modelini
belki de bilenleriniz vardır. BBOM’nin her şehirde her okulu ayrı ayrı
kooperatif olarak çalışıyor. Veliler kooperatif üyesi, öğretmenlere ve
idarecilere iş veriyorlar, profesyonel çalışanlar olmuş oluyor öğretmen
kadrosu. Veliler de atölye çalışmaları ile öğrencilerin gelişimine katkıda
bulunuyorlar. Ama bir de BBOM Derneği var. Dernek kar amaçlı değil, ama teorik
ve sistemsel konuların çalışıldığı ulusal düzeyde tek bir kurum. Kooperatifler
gibi her şehirde ve okul bazlı kurulmamış. BBOM Kooperatifleri + BBOM Derneği birleşimi ile Sivil
Toplum olarak insanlar çocuklarının iyi bir eğitim almasını güven altına
alıyorlar, ellerini taşın altına koyup sorumluluk paylaşıyorlar, bu girişim
velilerin de kişisel gelişimlerine katkı sağlıyor. Devlete veya ücretli özel
kurumlara çocuklarını teslim edip de arkalarını dönmüyorlar. Sivil Toplum
anlayışının gelişmesinde rol alıyorlar.
İş Modeli 4: Özgünlük
– Emek silsilesi içinde türlü türlü
kombinasyonlar yapmak mümkün. Özellikle de Tango’nun bir “Rekabet Sporu”
olmadığı gerçeğini açık bir şekilde telaffuz ederseniz çok rahat edersiniz.
Tango 2009’da UNESCO tarafından “Maddi Olmayan Dünya Kültürel Mirası” olarak
kabul edildi.
– Tango “Topluluk” olmayı
gerektiriyor. Öyle bir model kurmalısınız ki içinde patronluğa yer olmamalı,
herkes sahiplenmeli, her bireyin ayrıca yeri ve değeri olmalı. Kapsayıcı
olmalı, dışlayıcı değil. Güler yüzlü olmalı, yargılayıcı değil. Liberal olmalı,
tutucu değil.
– Tango her yerde, herkesle ve her
zaman yapılabilir. Evde, sokakta, okulda, sabah, öğlen arası, akşam,…
– Tango öğretmek çok da önemli
değil. Onun yerine, öğrenmek isteyenlerin önünde malzemelerin, yöntemlerin,
modellerin açık olması ve “Hadi!” demeleri gerekiyor. Şartlar sağlandığında
“Öğrenme” de kendi kendine ilerliyor. Zaten başı da sonu da yok öğrenmenin.
– Modelinizi “Öğretmek” üzerine
değil, “Öğrenmek” üzerine tasarlayabilirsiniz.
– Bir şeyin sahibi olmak zorunda
değilsiniz, parçası olmak sizi daha mutlu da edebilir.
Aslında Kolektif Modeller konusunda
vermek istediğim örnekler arasında Hindistan’daki Ashramlar, Japonya’daki Zen
Manastırları, İsrail’deki Kibbutzlar vardı. Ama şehir hayatının içinde soluk
alma alanı açıyor Tango; Tango Kolektifi’nin bu bahsettiğim kolektifler gibi
uzak destinasyonlarda değil, şehirde kurgulanması gerekiyor. Alıştırıldığımız
yaşam biçimlerinin alternatiflerine bakmak bazı kronik sorunlarımızı çözebilir
ve bizlere mutluluk getirebilir.
Saygılarımla,
Aren Leon
Comments